Categories
Blog Yazıları

Boşanma Davası

Türk hukukuna göre var olan resmi evlilik boşanma yolu ile sona erdirilebilir. Taraflar anlaşmalı veya çekişmeli olarak boşanabilmektedir. 

Anlaşmalı boşanma hallerinde kişilerin iradeleri esas alınmıştır. Taraflar ortak iradeleri ile kurdukları evlilik birliğini yine ortak iradeleri ile sona erdirebilmektedir. Anlaşmalı boşanma iki tarafın da daha az yıprandığı bir süreç olması nedeniyle günümüzde sıkça tercih edilmektedir. 

Tarafların anlaşmalı olarak boşanabilmesi için kanunda bazı şartlar ön görülmüştür. Buna göre:

  • Evlilik birliği en az 1 yıl sürmüş olmalıdır.
  • Taraflar birlikte başvurmuş olmalı veya bir taraf diğer tarafın davasını kabul etmiş olmalıdır.
  • Taraflar hakim önünde iradelerini açıklamalıdır.
  • Hakim tarafların aralarında anlaştığı hususları uygun bulmalıdır. 

Bu unsurların beraber sağlanması durumunda evlilik birliğinin temelden sarsıldığı kabul edilmektedir ve boşanma mahkeme kararının kesinleşmesiyle gerçekleşir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 166. Maddesinin 3. Fıkrası:

Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz. 

Çekişmeli Boşanma nedenleri temelde ikiye ayrılmaktadır ve bu nedenler genel veya özel nitelikli olabilir. 

Genel boşanma nedeni evlilik birliğinin temelden sarsılmasıdır. Evlilik birliğinin temelden sarsılması çeşitli nedenlere dayanabilir. Kanun bu konuda herhangi bir ayrım yapmamakla beraber sebebin ortak hayat sürdürülmesinin taraflardan beklenemeyecek derece evliliği birliğinin temelinden sarsılmış olmasını şart koşmuştur. Kanun, evlilik birliğini sarsacak olay veya davranışları saymadığından herhangi bir durum için evlilik birliği kesin olarak sarsılmıştır veya sarsılmamıştır denemez. Bu nedenler ilişkiyi etkileyen hastalıklar, güven sarsıcı davranışlar, ekonomik, veya psikolojik şiddet gibi hallerden kaynaklanabilir. Bu nedenle genel sebep, boşanma davalarında uygulanabilirliği en yüksek sebeptir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 166. Maddesi: 

Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. 

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir…

Özel boşanma nedenleri kanunda sayıldığı üzere beş adettir:

  • Zina
  • Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış
  • Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme
  • Terk
  • Akıl hastalığı

Zina nedeniyle boşanmanın söz konusu olabilmesi için evli bir kadının eşinden başka bir erkekle veya evli bir erkeğin eşinden başka bir kadınla cinsel ilişkide bulunmuş olması ve bu durumun isteyerek yapılmış olması gerekmektedir. Yani, eşlerden birinin kendi kusuru dışında bilinç kaybı ile cinsel ilişkiye girmiş olması zinada bulunduğu anlamına gelmez. 

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 161. Maddesi: 

Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.

Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.

Affeden tarafın dava hakkı yoktur. 

Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranışla ilgili olarak kanun bu halleri tek bir düzenlemede belirtmiştir. Hayata kast, eşlerden birinin diğerinin hayatına kastetmesi halinde özel boşanma nedeni gerçekleşmiştir. Bunun için hayata kastedilen aletin veya bulunulan eylemin kişinin yaşamını sonlandırmaya elverişli olması gerekir. Pek kötü veya onur kırıcı davranış, bir eşin diğer eşin kişilik haklarını ihlal edecek şekilde davranması olarak özetlenebilir. Eşlerden birinin diğerini aç bırakması, eziyet etmesi gibi nedenler bu hallere örnektir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 162. Maddesi:

Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.

Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.

Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, her ne kadar kanunda tek madde altında incelenmiş olsa da iki ayrı özel boşanma sebebidir. Kanun, eşlerden birinin suç işlemesini veya haysiyetsiz hayat sürmesini ilk neden olarak aramıştır. Ancak, kişinin bu hallerden birini gerçekleştirmiş olması yeterli değildir; diğer eşten suç işleyen veya haysiyetsiz hayat süren eşle beraber yaşaması beklenilemeyecek olması gerekir. Yani suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme evliliği etkileyecek kadar ciddi olmalıdır, aksi halde özel boşanma nedeni olarak değerlendirilmez. 

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 163. Maddesi:

Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir. 

Terke dayalı boşanma davasının açılmasının şartı, eşlerden birinin diğerini evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek için terk etmesidir. Bu halde, terk eden işin haklı bir nedeni olmamasıayrıca kanun tarafından şart koşulmuştur. Bu anlamda değerlendirildiğinde örneğin eşinden şiddet gören kadının evini terk etmesi terke dayalı boşanma nedeni olarak kabul edilemez. Terke dayalı boşanma davası açabilmek için terkin üzerinden en az 6 ay geçmiş olmalı ve terk eden eşe noter veya mahkeme aracılığıyla ihtar çekilmiş olması gerekir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 164. Maddesi:

Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.

Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz. 

Akıl hastalığı özel boşanma sebeplerinin sonuncusudur. Bu nedene dayalı olarak boşanma davası açabilmek için çeşitli şartların mevcut bulunması gerekir. Öncelikle eşlerden biri akıl hastası olmalıdır. Bu akıl hastalığı nedeniyle diğer eşten akıl hastası eşle yaşaması beklenemez olması gerekmektedir. Yani, akıl hastalığına sahip eşin bu durumu evlilik birliği içinde bulunmayı imkansız hale getirmelidir. Bununla beraber resmi sağlık kurulu raporuyla akıl hastası olan eşin hastalığının geçmeyeceği tespit edilmiş olmalıdır. Bu hallerin üçü de varsa o halde özel sebebe dayalı olarak boşanma davası açılabilir. 

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 164. Maddesi:

Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir. 

Yargıtay Kararları

“Davalının akıl hastalığının diğer eş için çekilmez hale geldiğinin ayrıca kanıtlanması gerekir. Davacı vekilinin bu konuda tanık veya başka bir delil göstermemiş olması karşısında, çekilmezlik hali kanıtlanamamıştır. Davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulü usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/3039 E.  2016/6752 K.)

“Davet edilen evin kapı numarasıyla beraber açıkça gösterilmediği gibi, davacının davet ettiği evin bulunduğu yerde tarafların daha önce hiç birlikte oturmadığı, davacının başka bir vilayette çalıştığı ve çalışılan yere de davet edilmediğinden ihtar geçerli sayılmaz.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2003/4676 E. 2003/7547 K.)

“Davacı-davalı kocanın davalı-davacı kadını dövdüğü sabittir. Kadının şahsi davasından vazgeçmesi eşini alacağı cezadan kurtarma ama.lı olup,boşanma davası bakımından kadının eşini affettiği şeklinde bir yorum yapılamaz. Bu halde kadının birleştirilen boşanma davasının da kabulü gerekirken yazılı şekilde ret kararı verilmesi doğru değildir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2005/719 E. 2005/2799 K.)