Categories
Blog Yazıları

Resmi Belgede Sahtecilik

Belgede sahtecilik suçları kamu güvenine karşı suç kapsamına girer. Belgede sahtecilik suçlarında iki ayrı hukuki menfaatin ihlali söz konusu olur. Bunlardan ilki hukuki ilişkilerdeki güvendir. Gerçekten olağan koşullarda bir belge çoğunlukla herhangi hukuki bir ilişkinin varlığı ortaya koyar. Bu nedenle üzerinde yapılan tahribat veya değişiklik hukuki ilişkiye olan güveni ihlal etmektedir. İkincisiyse belgenin bir ispat vasıtası olması nedeniyle belgenin gerçekliği halinde garantisini bulan belirli menfaattir. 

Ceza hukuku anlamında belgeden bahsedilebilmesi için öncelikle yazılı olması gerekmektedir. Yazıya dökülmeyen söz veya vaatlerdeki gerçeği yansıtmayan durumlar belgede sahtecilik kapsamında değerlendirilmez. Belgenin düzenleyeni belli olmalı ve belge bir içeriğe sahip olmalıdır. 

Bir belgenin resmi belge sayılabilmesi için kamu görevlisi tarafından görevi nedeniyle resmi belgelere ait usule uygun şekilde düzenlenmiş olması gerekir. Yani kamu görevlisi tarafından şahsi hukuki ilişkileri nedeniyle düzenlenen belgeler resmi belge sayılmadığından bu belgelerdeki sahtecilik de bu suç kapsamında değerlendirilemez. 

Resmi belgelerde sahtecilik suçu Türk Ceza Kanununun 204, 205 ve 206. Maddesinde incelenir.

Türk Ceza Kanununun 204. Maddesi:

Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır. 

Resmi belgede sahtecilik suçunu işleyen kişiler kamu görevlisi olabileceği gibi herhangi bir kişi de bu suçu işleyebilir. Kamu görevlisinin bu suçu işlemesi halinde suçun verileceği ceza arttırılmıştır. Görevi gereği düzenleyebildiği bir belgede sahtecilik yapan kamu görevlisinin işlediği bu suç, diğer kişilere oranla  kamunun güvenini daha fazla yıpratır. Bu anlamda verilen kanunun öngörülen ceza ile ilgili böyle bir ayrım yapması doğaldır.

Resmi belgelerdeki sahtecilik suçunun cezası özel belgelerdeki sahtecilik suçunun cezasından daha ağırdır. Bunun nedeni resmi belgelerinin ispat gücünün özel bir belgeye göre daha fazla olmasıdır. Ayrıca resmi belgede sahtecilik suçu kamu işleyiş düzeninin de ihlal edilmesidir.

Bununla beraber bazı belgelerde yapılan sahtecilik, kanunun 210. Maddesine göre resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanmasını gerektirir.

Türk Ceza Kanununun 210. Maddesi: 

Özel belgede sahtecilik suçunun konusunun, emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname olması halinde, resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanır. 

Gerçeğe aykırı belge düzenleyen tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensubu, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, resmi belgede sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunur. 

Üzerinde sahtecilik yapılan özel belgeler 210. Maddede belirtilenlerden biri kapsamında değerlendiriliyorsa verilecek ceza resmi belgede sahtecilik hükümleri çerçevesinde belirlenir. 210. Maddenin ilk fıkrasındaki belgeler özel belge olmasına rağmen kamuda yüksek güvenilirliği olan belgelerdir. Bu nedenle bu kapsamda değerlendirilmesi doğrudur.

Kanunun 204. Maddesinde ele alınan suçların oluşabilmesi için sahtecilik eylemin zarar verme olasılığının bulunması ve belgenin aldatıcı olması gerekmektedir. Bu anlamda eğer yapılan sahtecilik zarar verme olasılığı taşımıyorsa örneğin sahte olduğu objektif açıdan bakıldığında çok bariz olan bir belgeyse bu suç oluşmaz.

Resmi belgede sahtecilik suçu onu bozmak, yok etmek veya gizlemek suretiyle de işlenebilir.

Türk Ceza Kanununun 205. Maddesi:

Gerçek bir resmi belgeyi bozan, yok eden veya gizleyen kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. 

Bu suç kamu görevlisi veya herhangi bir kişi tarafından işlenebilir. Burada önemli olan, kamu görevlisinin görevi gereğince usulüne uygun bir belgenin var olması ve belgenin bozma, yok etme, gizleme suretiyle suçun işlenmesidir.

Bununla beraber resmi belge düzenleyen memura yalan beyanda bulunmak da resmi belgede sahtecilik suçunun konusunu oluşturmaktadır. Bu anlamda kişi resmi belgeyi sahte olarak düzenlemese, onu bozmasa, yok etmese veya gizlemese dahi kamu görevlisine resmi belge düzenlerken yalan beyanda bulunursa bu suçun faili olacaktır.

Türk Ceza Kanununun 206. Maddesi:

Bir resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. 

KAYNAKÇA

Gökcan, Hasan Tahsin. Resmi Belgede Sahtecilik Suçu. Ankara Barosu Dergisi. 2009

Toroslu, Nevzat. Ceza Hukuku Özel Kısım. Savaş Yayınları. Ankara. 2018.

Yargıtay Kararları

Muhtar tarafından mağdur adına ikametgah belgesi düzenlenmiş ve sanığa teslim edilmiştir. Bu belge muhtarın kamu göreviyle düzenlediği belge olduğundan resmi bilge niteliğini taşımaktadır. Sanık resmi belgede sahtecilik suçunu bu belge üzerinde işlemiştir.. Söz konusu sahte ikametgâh belgesiyle bankaya başvuruda bulunulmuş ve içeriği itibarıyla sahte olarak düzenlenen özel belgede sahtecilik suçu da sanık tarafından işlenmiştir. Sahtecilik suçları bakımından ise, kanun koyucunun resmî belgede sahtecilik ve özel belgede sahtecilik suçlarını benzer şekilde düzenlemesi, her iki suçta korunan hukuki yararın kamu güveni olması, suçların mağdurunun geniş anlamda toplumu oluşturan tüm bireyler olması ve suç isimlerinin aynı olması nedeniyle, resmî belgede sahtecilik suçu ile özel belgede sahtecilik suçunun “aynı suç” kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Bir suç işleme kararının icrası kapsamında aynı suçu değişik zamanlarda işlediğinin ve bu itibarla zincirleme şekilde resmî belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması gerektiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Ancak, hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün ve 140-85 Sayılı kararı ile, 5237 Sayılı TCK’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, yeniden değerlendirme yapılması gerekmektedir.” (Yargıtay CGK E.2015/15-651 K.2018/22)

 Resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin görülen davada sanığın katılan tarafından keşide edilen 2.500 Amerikan Doları bedelli bononun bedel hanesinde tahrifat yaparak 32.500 Amerikan Doları haline dönüştürüp icra takibine koyduğu iddia edilmektedir. Suç tarihinin, sanık tarafından suça konu sahte kambiyo senedinin icra takibine konulduğu tarih olacağı gözetilmelidir. Sanığa davetiye tebliğ edilmeden, duruşma günü bildirilmeden, yargılamaya devamla sanığın yokluğunda direnme kararı verilmesi savunma hakkının kısıtlanması niteliğindedir. Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nun 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkeme tarafından CMK’nun 34,230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir. Yerel mahkemece, Özel Dairenin bozma kararına karşı ilk hükümde direnilirken, bozulmakla tamamen ortadan kalkan ilk hükümde direnilmesine karar verildikten sonra, direnme nedenleri gösterilmemiş, bozma kararına niçin uyulmadığı açıklanmayarak, bozulan kararın “gerekçe ve deliller” bölümün aynen ve yeniden yazılmasıyla yetinilmiştir. Bu itibarla bozma kararına hangi nedenlerle uyulmadığı belirtilmeden ve direnme gerekçeleri gösterilmeden bozulan kararın “gerekçe ve deliller” bölümün aynen tekrarı ile yetinilmesi isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmedir.” (Yargıtay CGH E.2014/11-568 K.2015/244)