Categories
Blog Yazıları

Babalık Davası

Evlilik birliği içerisinde doğan çocuğun babası, kanuni karine gereğince annenin eşidir ve soybağı bu karineye dayalı olarak annenin eşi olan erkekle çocuk arasında kurulur. Bununla beraber evlilik dışı doğan çocukla anne arasında soybağı doğumla kurulurken, babayla çocuk arasında soybağı kurulması tanıma veya babalık hükmüyle gerçekleşir. Babanın evlilik dışı çocuğu tanıması halinde herhangi bir sorun yoktur ancak tanıma yoksa babalık davası açılabilir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilirse davalı erkek ile çocuk arasında soybağı kurulur. Babalık davacı yenilik doğurucu bir davadır.

Babalık Davası Kimler Tarafından Açılabilir?

Babalık davası kanunda öngörüldüğü üzere anne ve çocuk tarafından açılabilmektedir. Biri tarafından açılan davada kesinleşen karar diğerinin dava açmasını engellemez. Eğer dilerlerse beraber de dava açabilirler, ayrı ayrı dava açma zorunlulukları yoktur. 

Babalık davasının davalısıysa davacı anne veya çocuğun baba olduğunu iddia ettiği erkektir. Eğer erkek vefat ettiyse dava erkeğin mirasçılarına karşı açılır. 

Babalık Davasında Hak Düşürücü Süre 

Anne bakımından babalık davası hak düşürücü süreye tabiidir. Anne dava hakkına tarafından çocuk doğmadan sahiptir ve dava açma hakkı çocuğun doğduğu andan itibaren bir yıl içerisinde davayı açmalıdır. Aksi halde bu husus hakim tarafından resen değerlendirilir ve davanın reddine karar verilir 

Çocuk bakımından dava hak düşürücü süreye tabi değildir. Davayı açan çocuksa ve başka bir erkekle arasında soybağı ilişkisi varsa öncelikle bu soybağı ilişkisi, soybağının reddi davasıyla sona erdirilmelidir. 

Hak düşürücü süreye takılmadan açılan davayla ilgili olarak ayrıca üç şartın bulunması gerekir.

  • Öncelikle babalık davasının açılabilmesi için çocuğu doğuran annenin bilinmesi gerekmektedir. Eğer çocuğu kimin doğurduğu belirsizse herhangi birine karşı babalık davası açılamaz. 
  • İkinci olarak çocuğun başka bir erkekle arasında soybağı ilişkisi olmamalıdır, aksi takdirde dava açılamaz çünkü halihazırda çocuğun babası başka biri olarak belirlenmiş durumdadır. Böyle bir durum söz konusu ise davalı erkek bu hususu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep edebilir, ayrıca bunu resen inceler. Bu bağ ortadan kalkması halindeyse babalık davası açılabilir, artık var olmayan bir soybağı dava açmaya engel değildir. 
  • Sonuncu şart TMK’nın 301. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, babalık davası cumhuriyet savcısı ve hazineye; anne tarafından açılan dava varsa kayyıma, kayyım tarafından açılan dava varsa anneye bildirilmek zorundadır. 

Babalık Davasında İspat Yükü

Babalık davasında ispat yükü davacıların üzerindedir. Buna göre davacı anne veya çocuk davalı erkeğin baba olduğunu ispat etmek zorundadır. Bu hususun ispatı zor olduğundan kanun koyucu burada babalık karinesi getirmiştir. Eğer davalı erkek çocuğun annesi ile çocuk doğmadan 300-180 gün aralığında cinsel ilişkide bulunduysa davalı erkeğin baba olduğu kabul edilir. Yalnızca bu ilişkinin varlığının ispat edilmesi yeterlidir. Bununla beraber davalı çocuğun kendisinden olamayacağını veya üçüncü bir kişinin baba olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu ispatlarsa karine geçerliliğini kaybeder.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Babalık davasında görevli mahkeme aile mahkemesi, yetkili mahkemeyse taraflardan birinin dava anındaki veya çocuk doğduğundaki yerleşim yeri mahkemesidir.

Yargıtay Kararları

“Babalığın hükmen tespiti davası açan kişinin bir başka erkekle soybağı ilişkisi geçersiz kılınmadıkça babalık davasının dinlenmesi mümkün değildir. Dolayısı ile babalığın tespiti talebinin eldeki dosyadan tefriki ile başka bir esasa kaydedilerek, soybağının reddi davasının sonucu beklenip bir karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi, doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 8. HD 2020/1467 E. 2020/3892 K.)

Kamu düzeni ile yakından ilgili olan soybağının tespiti davalarında, Mahkemece, kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın soybağının doğru olarak tespit edilmesi zorunludur. Öncelikle baba olduğu iddia edilen …’ın mezarının tespit edilip fethi kabir yapılarak DNA incelemesine esas doku ve kemik örnekleri alınması, bu imkanın kullanılamaması halinde nüfus kaydına göre baba olduğu iddia edilen … ile babalık bağı bulunan davalı … ve davacı … arasında baba yönünden kardeşlik bağının olduğunu (aynı soydan geldiklerini) kanıtlar nitelikte DNA incelemesi yaptırılması ve alınacak rapor ile tarafların diğer delilleri birlikte değerlendirilip oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, DNA testi yaptırılmadan, nüfus kayıtlarına göre baba olduğu iddia edilen Havle ile davacının kardeş olduklarına dair rapor ve verilen tespit kararı ile davacı beyanları, bir kısım davalıların kabul beyanı ve tanık ifadeleri yeterli bulunarak davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. (Yargıtay 8. HD 2018/16042 E. 2020/928 K.)

Kamu düzeni ile yakından ilgili olan soybağının reddi davalarında, Türk Medeni Kanunu’nun 284. maddesinde belirtilen koşullar saklı kalmak kaydıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu uygulanır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 292/1. maddesinde, uyuşmazlığın çözümü bakımından zorunlu ve bilimsel verilere uygun olmak ve ayrıca sağlık yönünden bir tehlike oluşturmamak şartıyla, herkesin soybağının tespiti amacıyla vücudundan kan veya doku alınmasına katlanmak zorunda olduğu, haklı bir sebep olmaksızın bu zorunluluğa uyulmaması halinde hâkimin incelemenin zor kullanılarak yapılmasına karar vereceği hükmü bağlandığından, mahkemece sözkonusu hüküm çerçevesinde soybağının reddi iddiası ile ilgili olarak DNA testi yaptırılıp, alınacak rapor da gözetilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir. (Yargıtay 8. HD 2017/ 6239 E. 2019/5995 K.)

Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe gireceğinin kararlaştırılması sebebiyle, ikinci fıkrayla ilgili iptal hükmü 07.03.2012 tarihinde, dördüncü fıkrayla ilgili iptal hükmü ise 21.07.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarından sonra, çocuk tarafından açılan babalık davasında artık herhangi bir hak düşürücü süre sözkonusu değildir. O halde mahkemece, işin esasının incelenip iddia ile ilgili taraf delillerinin toplanması, … incelemesinin yapılması, bütün delillerin birlikte değerlendirilmesi ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan “hak düşürücü süre geçtiğinden” bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır. (Yargıtay 8. HD 2017/9467 E. 2019/3803 K.)