Categories
Blog Yazıları

Türk Vatandaşlığının Genel Yolla Kazanılması

Adından da anlaşılabileceği üzere Türk vatandaşlığına alınmada özel bir durumu olmayan yabancı devlet vatandaşlarının veya vatansızların başvurabileceği genel yol TVK madde 11’de öngörülen olağan telsik yoludur. Bu maddede aranan şartlar yabancıların Türk Devleti ile irtibatı, uyumu ve entegrasyonunun tespitine yöneliktir. Bu şartların varlığı vatandaşlık başvuru komisyonu tarafından tespit edilmektedir ve aynı bu komisyonun görev alma durumu TVK’nın 16. maddesinde öngörülen evlilik yolu ile vatandaşlık kazanma hallerindeki şartlar bakımından da söz konusudur; bu komisyonca hazırlanan rapor İç İşleri Bakanlığı’na gönderilir.

ARANAN ŞARTLAR

Ergin ve Ayırt Etme Gücüne Sahip Olmak

Genel yolla vatandaşlık kazanımı için aranan ilk şart TVK m.11/1a’da belirlenen ergin olma ve ayırt etme gücüne sahip olmadır. Vatandaşlık kanununa göre kişinin ergin ve ayırt etme gücüne sahip olup olmaması ile ilgili karar kişinin başka bir ülke ile vatandaşlık bağı varsa bu ülke kanununa, herhangi bir ülke ile vatandaşlık bağı olmaması halinde ise Türk hukukuna göre verilecektir. Tam ehliyetlilerin vatandaşlık başvurusunu yapabileceklerine şüphe olmadığı gibi tam ehliyetsizler bu haklarını kullanamaz; Danıştay verdiği bir kararda vatandaşlığın kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olması sebebiyle sınırlı ehliyetlilerin vatandaşlıkla ilgili başvuruları yapabileceğine karar vermiştir.(Danıştay 12.D,E. 366/1214-K.966/2848). Sınırlı ehliyetsizlerin başvuru yapabilmesi için sulh hukuk mahkemesi ve asliye hukuk mahkemelerinin onayı gerekmektedir.

Bu hususta önemli noktalardan biri TVK’nın yabancı devlet ile vatandaşlık bağı olan kişinin ergin ve ayırt etme gücünün belirlenmesi bakımından yönlendirdiği hukukla ilgilidir; TVK başka ülke vatandaşları bakımından bu konuda açıkça “milli kanun” ifadesini kullanmıştır. Vatansızlar içinse MÖHUK m.4 ile bu hüküm arasında çelişki varmış gibi görünse de aksine uyum vardır. Söz konusu hükme göre vatansızlar ve mülteciler hakkında yerleşim yeri, bulunmadığı hallerde mutad mesken ve bu da yoksa dava anında bulunduğu ülke hukuku uygulanır; genel yolla kazanmanın şartı olarak kişinin Türkiye’de 5 yıl ikamet etmiş olma şartı bulunduğu için bu kişinin ikametgahı Türkiye’de bulunmaktadır.

Beş Yıl Süre ile Türkiye’de İkamet Etmiş Olmak

Beş yıllık süre şartının getirilmiş olması sebebi ile ilgili olarak ise beş yılın yabancının Türkiye’yi yaşamak istediği yer olarak görmeye başlaması ve Türk toplumunun yapısına uyum sağlaması açısından yeterli görülmüş olması belirtilebilir; aynı zamanda beş yıllık süre milletlerarası özel hukuk bakımından da makul bir süre sayılabilmektedir. Ayrıca 403 sayılı TVK’da 6 ay olarak belirlenen Türkiye’de dışında bulunabilme süresi ise 5091 sayılı TVK ile 12 aya çıkarılmıştır ve bu sürelere uygun şekilde Türkiye dışında bulunan yabancının ikamet süresinin kesintiye uğramayacağı öngörülmüştür. Ancak dışarıda geçirilen zamanın süreyi kesmemesi yabancının beş yıllık süre içinde Türkiye’de devamlı ikamet etmiş olmasına bağlıdır ve başvuru sırasında beş yıllık ikamet süresi tamamlanmış olmalıdır. Uygulamada yabancıdan karşılaması beklenen beş yıllık ikamet süresinde salt oturma durumu yeterli görülmemiş, Türkiye’ye uyum sağlamış olmak adına bu durumlar dahilinde oturmuş bulunan yabancının bu şartı karşılamayacağı öngörülmüştür.

Türkiye’ye Yerleşme Niyetinin Bulunması

Yerleşme niyetinin varlığı şartı yabancının Türkiye’yi ve Türk toplumunun yaşam tarzını benimsediğine, toplum ile uyum içinde bulunduğuna ve bunlara uygun olarak Türkiye’de yaşayacak olmayı istemenin tespiti için aranmaktadır. Yerleşme niyeti yabancıların ikamet sorununun bir parçası olarak ve vatandaşlığın kazanılmasında daimi ikametgahı Türkiye’de bulunan yabancılar lehine getirilmiş özel bir şart olarak ele alınmalıdır.

Yönetmelik 15/1-c’de yapılan düzenlemede yerleşme niyetinin varlığına dair karineler şu şekilde sıralanmıştır: Türkiye’de taşınmaz mal edinmek, iş kurmak, yatırım yapmak, ticaret ve iş merkezini Türkiye’ye nakletmek, çalışma iznine tabi olarak bir iş yerinde çalışmak ve benzeri davranışlarla teyit etmiş olmak veya Türk vatandaşı ile evlenmek, ailece müracaat etmek, daha önce Türk vatandaşlığını kazanmış olan ana, baba, kardeş ya da çocuk sahibi olmak veya eğitimini Türkiye’de tamamlamak. Burada sayılan nedenler numerus clausus olmamakla beraber, varlığın tespiti açısından yol göstericidir; Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen kişinin hayatını idame ettirmek istediği yerin Türkiye olmasına karine teşkil edebilecek her türlü durum bu çerçeveye dahil edilebilir.  Yine de bu davranışların varlığı kişinin Türkiye’ye yerleşme niyetinin olduğunu kanıtlamaz, zira her durum kendi içinde değerlendirilmelidir çünkü yerleşme niyeti bakımından önemli olan kişinin hayat merkezinin ve yeterli derecedeki faaliyetinin bulunduğu yerin Türkiye olmasıdır.

Sağlıklı Olmak

Bu şart aranırken önemli olan başvuruda bulunan yabancının hiçbir hastalığı taşımıyor oluşu değil; bu kişinin vatandaşlığa kabulü halinde Türk toplumuna karışması ve toplumdaki bireylerle teması durumunda temas edeceği kişiler bakımından bir sağlık sorununa sebep olabilecek bir hastalığa sahip olmaması gerekliliğidir. Ancak, hangi hastalığın genel sağlık bakımından tehlike arz edebileceği önceden belirlenebilir bir şey olmadığı için kişinin müracaat anındaki sağlık durumu ve tıptaki gelişmeler değerlendirilerek bu tür bir hastalığa sahip olup olmadığına bakılmalıdır.

Hükmün amacı özel kamu yararı kategorisine giren genel sağlığı korumaktır ancak yetkili makam kararı ile vatandaşlığa alınma hallerinin diğerlerinde bu tür bir şart aranmamıştır.

İyi Ahlak Sahibi Olmak

Kanunun genel yolla vatandaşlık başvurusunda bulunan yabancılarda aradığı bir diğer şart kişinin iyi ahlak sahibi olmasıdır.

Bu durumda öncelikle belirlenmesi gereken şey “iyi ahlak sahibi/ahlaklı olma” kavramlarıdır, değerlendirme buna göre yapılacaktır. Kanun hükmünün gerekçesine göre başvuran yabancının Türk halkının örf ve adetleri ile toplumsal kurallara adapte olup olamadığı ve bunlara uygun davranıp davranmadığı gözetilmelidir. Burada önemli olan noktalardan biri ahlak kavramının zaman içinde topluma da bağlı olarak değişebileceğidir.

Bu konuda sorun oluşturabilecek husus ise değerlendirmeyi yapan yetkililerin kendi bireysel ahlak anlayışlarını toplumsal ahlak anlayışının önüne koyarak bir değerlendirme yapmalarının kuvvetli bir ihtimal olmasıdır.

Türkçe Konuşabilmek

Birçok ülkenin vatandaşlık mevzuatında vatandaşlığı kazanmak istenen kişinin dili konuşabiliyor ve anlayabiliyor olması o devletin toplumuna uyum sağlama ve entegre olmasına dair karine kabul edilmiştir.

Burada aranan dil düzeyi ise yönetmelikte belirtildiği üzere toplumsal yaşama uyum sağlayabilecek düzeyde olması ile ilgilidir, bu durumda kişi en azından meramını anlatacak kadar Türkçe konuşabilmeli ve anlayabilmelidir, bu husus Milli Eğitim Müdürlüklerince belgelenecektir. 

Geçimini Sağlayabilecek Gelir veya Meslek Sahibi Olmak

Bu şarta göre kişinin yalnızca kendisine değil aynı zamanda bakmakla yükümlü olduğu kimselerinde geçimini sağlayabilecek meslek veya gelire sahip olması aranmıştır. Bu düzenlemenin amacı bu özelliklere sahip olmayan kişilerin Türk vatandaşlığını elde etmesi nedeniyle Türk toplumuna yük olmasını engellemektir.

403 sayılı TVK’nın uygulanmasına ilişkin yönetmelik bu durumun nasıl saptanacağı düzenlenmemişken 5091 sayılı TVK’nın uygulamasına yönelik yönetmelik m.17/1-f’de ise geliri ispatlayan çalışma izni, vergi levhası, taahhütname veya benzeri belgelerle bu durumun açığa kavuşturulabileceği öngörülmüştür. 

Kamu Düzeni veya Milli Güvenlik Bakımından Engel Teşkil Edecek Halinin Bulunmaması

Yabancının genel yolla vatandaşlığa kabul edilebilmesi için kamu düzeni ve milli güvenlik bakımından engel teşkil etmemesi gerekmektedir, aynı şart sonradan kazanma hallerinin çoğunda aranmaktadır. 

Kamu düzeni pek çok yazar tarafından farklı tanımlanmıştır; doğası sebebiyle sınırının tam olarak çizilmesi mümkün olmayan bu nedenle de kapsamına hangi durumların girdiği belirsiz kalan bir kavramdır. Vatandaşlık hukukunda kanunilik ilkesi hakimdir, yetkili makam kararı ile vatandaşlığa alınmanın bu hali zaten idareye güçlü bir takdir yetkisi vermişken “milli güvenlik” ve “kamu düzeni” gibi iki muğlak kavrama yer verilmesinin doğruluğu tartışmaya açıktır; daha net keyfilikten uzak ve özellikle vatandaşlık hukukunun kanunilik özelliğinin mahiyetine uygun şekilde sınırları belirlemek yerinde olacaktır.

İlgilinin milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil eden bir halde olup olmadığı ilgilinin yerleşim yeri İl Emniyet Müdürlüğünce yapılacak soruşturma sonucunda belirlenir, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğünden arşiv araştırması istenebilir ve bu kurumlar sonucu bildirmeye yükümlüdür; ayrıca komisyon gerekli gördüğü takdirde bu konular ile ilgili soruşturma yapabilmektedir.

KAYNAKÇA

Aybay, Rona. Vatandaşlık Hukuku. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. İstanbul. 2003.

Aybay, Rona. Yurttaşlık Hukuku Ders Kitabı ve Temel Yasa Metinleri. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları. Ankara. 1982

Doğan, Vahit; Odabaşı, Hasan. Yargı Kararları Işığında Vatandaşlık ve Yabancılar Hukuku. Seçkin Yayınları. Ankara. 2004.

Doğan, Vahit. Türk Vatandaşlık Hukuku. Seçkin Yayınları. 2012.

Erdem, B. Bahadır. Türk Vatandaşlık Hukuku. Beta Yayınları. İstanbul. 2011.

Güngör, Gülin. Tabiiyet Hukuku. Yetkin Yayınları. Ankara. 2018.

Nomer, Engin. Vatandaşlık Hukuku. Filiz Kitabevi. İstanbul. 1997.

Tanrıbilir, Feriha Bilge. Türk Vatandaşlığı Kanunu Tasarısının Vatandaşlığın kazanılmasına İlişkin Hükümleri. TBB Dergisi. 2008. s.40-42.